2 Mart 2009 Pazartesi

Macerayı Seven Haftasonu

Cuma günü bir arkadaş kalkmış Ankara'dan İstanbul'a gelmiş, sağolsun dedi Sarp ben geldim buluşalım. Gittim buluştuk, misafir ettim filan ama, arkadaş şans mı desem ne desem, delilercesine bir gündemin içine düştü kendileri.

Cuma akşamı 9'da buluştuk, gittik Thales'e. Zaten ne zaman Taksim'e gitsem, suya giden karettalar modunda Thales'e gidiyorum. Garip bir huzuru var bende Thales'in, seviyorum lan. Çalışanları çok samimi insanlar, ucuz filan, ondan olsa gerek. Gerçi ucuz mucuz diyorum da, cömertliğim tuttu iki günde çok deli hesap ödedim. Yazık lan, alkole giden parayla bariz kendi barımızı açardık diycem, anti klişe timi gelip çok pis dövücek beni ondan korkuyorum, diyemiycem o sebeple. Neyse, binbir olay var o geceden anlatılacak misafirle benim dışımda cereyan eden ilginç kavgalar filan ama kişisel mevzular tabi, istese de giremiyor insan. Fakat, doğumgününü kutladığımız bir genç için pasta alan arkadaşımızın ben bir tuvalete gideyim diye masadan kalkması ve süpriz niyetine elinde pastayla döndüğü an, doğumgünü olan arkadaşın da tuvalete gitmiş olmasıyla elinde mumlu maytaplı filan pastayla ampul gibi kalmasına değinmeden geçemiycem. Farkındaysanız geçmiyorum zaten. Hayır tuvalete gidiyorum diye kalkıyorsunda, insan bize bir kaş göz filan yaparki doğumgünü çocuğunu masada tutarız, biz ne bilelim, ciddi ciddi tuvalete gittin sandık. Arada bu kadar tuvalet diyip bir de çay içince çişim geldi lan, neyse yazıyı bitirip girerim.

Hızlı bir şekilde ileri sarıp geliyorum eve geldiğimiz aşamaya, sabah 5te girdik eve, ben uyuduğumda öğlen 12 filandı, evde yine misafirinde benimde alakam olmayan sebeplerden çıkan kavgalar filan var tabi, değinmiyorum oralara. Ankaralı misafir erken yattı tabi, rahat rahat uyanmış, saat 3te uyandırdı beni. Böargh. Öküz gibi içmişim, 3 saat uyuyup uyandım. Hayır deli mi sikti derseniz, yok olmadı öyle birşey, fakat zirve vardı, hem de Thales'te. Yani daha 24 saatten az bir süre geçmişken, yeniden döndük Thales'e. Maşallah bir hayli kalabalık, 10 numara bir sözlük zirvesi yapıldı, arada pek ilginç bir yazarcanla tanışıldı filan, orda da enteresan şeyler oldu da hangi birinden bahsediyim, salıyorum o sebeple. Nihayetinde bir çok white russian, bir çok tekila ve bir çok biranın ardından 1 duble rakıyla cila gömülüp evlere dönüldü o gecede.

Ankaralı misafirimi yolcu ettim bugün, sağolsun çok mutlu oldum geldiği için. Bu girdiği binbir garip gündemden, şahit olduğu binbir ilginç olaydan dolayı mutsuz olup olmadığını sordum, yok lan, eğlenmiş dediği kadarıyla. Sevindim eğlenmesine, kendisine yine gel İstanbul'a deyip, hepinize Burhan Çaçan'ın "Neden Geldim İstanbul'a" şarkısıyla veda ediyorum. Hadi öptüm.

2 yorum:

  1. Istanbul ankaralilara hep cok hareketli gelir zaten=)
    Neden geldim Istanbul'a sarksinin orjinali "Neden geldim Amerika'ya"dir esasinda. Ahilleas Pulas (vokal-ud) ve Nick Sedefciyan (keman) amerikaya gocup meleketteki tadi burda bulamayinca saydirmislar iste bu sarkiyla. haklilar da bea...

    http://www.youtube.com/watch?v=NLoekQOQ5RM

    YanıtlaSil
  2. Vay be, sayende bunu da öğrenmiş oldum. Pek ilginç, pek güzelmiş. Bir yandan da pek bir hüzünlü.

    YanıtlaSil

yor beni, yorumla beni