10 Mayıs 2009 Pazar

Sabahlara kadar Marx anlatasım var

Uzun zamandır blogda sadece video paylaşamı yaptığım bir giri yayınlamamıştım. Blog yazmaya ilk başladığım dönemlerde yapıyordum bunu arada sırada. Gerçi daha 3 ay ya oldu ya olmadı yazmaya başlayalı. Blogu düzenli okuyanlar hatırlar işte, işin bu kısmını uzatmanın gereği yok.

Konuyu niye açtığıma gelecek olursak, bugün Facebook'ta inanılmaz bir video yakaladım. Okyanusun ötesindeki, yeni kıtadaki insanların yaptığı bir mevzu. Bush'la dalga geçmişler. Bush'la dalga geçilmesi alışılmadık bir konu değil, fakat bu gerçekten muhteşem olmuş. İlk izlediğimde bir hayli gülmeme sebep oldu. Buyrun, önce videoyu gömeyim, sonra sözlerime biraz daha devam edicem:



Görüldüğü üzere kelimenin tam anlamıyla epik! İlk başta amacım sadece videoyu yayınlamaktı. Fakat sonra içme bir kurt düştü, Fenasi'nin pek popüler blogu 5posta'nın da son yazısı internet özgürlükleri filan olunca ve ben de bu yazıyı yazmadan önce onu okuyunca, depreştim, sadece videoyu yayınlamakla yetinmemeyi seçtim.

Baştan söyleyeyim, buradan sonra okuyacaklarınız tamamiyle yüzeysel bir iki tespitten ibaret. Okuyasanız yoksa okumayın, darılmam. Fakat arkadaş, ne kadar laf söz etsem de, yıkmak için uğraştığım düzenin salt temsilini gerçikleştirse de, Markxist gözlüğü bir kenara attığımız zaman Amerika'yı demokrasinin gerçek kalesi olarak görmemek elde değil. İşte tam bu noktada da, demokrasinin işe yaramazlığını anlamamak mümkün değil.

Kurtuluş demokraside, demokrat olalım dünyanın amına koyalım, ah bir şu demokrasiyi anlasak diyen siz güzel insanlara sesleniyorum efendim. E al işte, dünyanın en demokratik ülkesi Amerika. Adam bir seçimde 20'nin üzerinde değişik makam için oy kullanıyor, senin Türkiye'de en çok mühür bastığın seçim yerel seçim, onda da en fazla 5 kere mühür basıyorsun. Adamlardaki seçmen, oy hakkı, hede hödö kültürünü sen düşün. Adam ulusal televizyonunda başkanına göt diyebiliyo, isteyen nazi partisi, isteyen komünist parti kuruyo, kimsenin sesini çıkarttığı yok. Hatta Hasan Bülent Kahraman'da demişti bir dersinde, dünyada demokrasiyi uyguladığı iddia edilebilecek tek ülke Amerika diye.

E ne oldu? Hani demokrasi çözümdü. Demokrasinin kalesinde evsizlik ulusal kültürün bir parçası halini almış. Açlık sınırındaki insanlar o kadar çokki olağan gözle bakmaktan başka bir şey yapan kalmamış. Ülkenin en önemli sosyal yardım grupları kiliseler haline gelmiş. Finans sistemi çökmüş, tüm dünyaya karşı dik olan tek süngüsü petrol kalmış. E sikiyim ben böyle ülkeyi. Ha diyeceksiniz ki abi bak Avrupa. Sokarım Avrupa'sına. Daha dün Fransa'da banliyöler ayaklanıp yakmadı mı arabaları? Siz sanıyor musunuzki adamların tek derdi azınlık olduğu için aşağılanmasıydı. Açtı yahu adamlar. La Haine adlı filmi izlemişsinizdir hepiniz, benim yeniden anlatmama gerek yok. Ha izlemediyseniz de lütfen bir izleyin, bir bakın o gıpta ettiğimiz Avrupa'nın banliyödeki hayatlarına.

Peki çözüm mü ne? Ne olacağdı, devrim elbette. Baya bildiğin sosyalist devrim hemde. Sakın bana insanın doğasına filan aykırı diye gelmeyin. Necmi Erdoğan'ın editörlüğünü yaptığı "Garibanlık Halleri" adlı akademik çalışmayı bulup okuyun. Bulamazsanız bana söyleyin ben elimde pdf'i olan kısımları bir yere upload edeyim. Daha fazlasını isteyenin kaypak orta sınıf olduğunu bir daha görün.* İnsanların sadece başına sokabilecekleri bir ev ve sağlıklı yaşayabilmerine yetecek yiyeceği hayatın nirvanası olarak algılamak zorunda bırakıldıklarına şahitlik edin. Yazdıkça sinirlendim lan. Fakat düşündükçe de sinirlenmemek elde değil. Nasıl bu kadar vurdum duymaz bir insanlık oluştu tüm dünyada aklım almıyor. Liberalizm bu kadar mı boyadı insanlığın gözünü? Ne yapalım canım ölsünler açlıktan demek bu kadar mı kolay geliyor herkese?

Benim aklım almıyor ey okur. Marx kalkmış neredeyse 200 yıl önce söylemiş, ancak bu böyle gitmez demiş, sömürü devam etmez demiş. 200 yıldır insanlık bu kadar mı kör kalır, bu kadar mı sağır kalır bu muhteşem filozofun söylediklerine? Gerçekten kavrayamıyorum. Sabahlara kadar oturup birilerine Marx anlatıp tekrar tekrar bu tarifsiz ideolojiye hayran kalmak istiyorum. E ama dinlemiyeceğinizi de iyi biliyorum. O yüzden bu yazıyı da burada bitiriyorum. Dediğim gibi, bunlar tamamiyle yüzeysel bir kaç tespitti. Gerçi önce bir video paylaşımından tespite, ordan da iç dökmeye döndü ama, bir anda böyle bir dinamizm kapladı içimi, yazı akıp gitti, burda da bitti. Hadi öptüm.

2 yorum:

  1. oo hafiz ben buraya yorum yazsam blog yetmez. ozetle amerikan demokrasisi adamin mina kor, marx super insan-super bi filozof, ama vasat bi politik figur, marx'a evet marxism desen ondan cacik olmaz...bu gibi seyler=)

    sende ben bi master, ustune bi doktora isigi goruyorum...

    YanıtlaSil
  2. Merhaba,
    Liberal ekonomiler artık sıkıştı.Ürettiği malı satamıyor, İşçilik pahalı, doğurganlık oranı neredeyse sıfır. Üstüne üstlük bir de uzak doğu gibi dev bir güç devreye girince nekaldı geriye ? keşfedilecek toprak yok . O halde işgal et parçala böl yönetk.( Örn. Yugoslavya, Irak )30 sene sonra batı dünyası hiç birşeyini satamayacak duruma gelecek.Avrupa birliği falan bunun amacı Uzak doğu korkusu.
    neyse, bir ekonomist olarak fazla yorum yapmayacağım. Bizler 68 kuşağıyız.. sonuç olarak Yaşasın halkların kardeşliği tam bağımsız türkiye
    sevgiyle kalın gençler...
    baban

    YanıtlaSil

yor beni, yorumla beni