23 Temmuz 2009 Perşembe

Satranç gecesi...


Bir zamanlar Ankara'da yaşayan bir insan evladıydım. Hayatımın o kısmı fazla sürmedi, 12 yıl içersinde İstanbul'a taşındım. Bu şehirin keyfini de bir hayli güzel çıkarttım. Aşk denen şey gerçekten varsa, o şey benim İstanbul'a karşı beslediğim histir. Öylesine seviyorum bu şehri. Hayır gün gelip sorsalar bana, dünyada istediğin şehre yerleştiricez seni, seç hadi bir tane deseler, yine İstanbul derim. O derece. Ha belki bu tercihimde Türkiye'nin 81 ili dışında başka il görmemem de etkili olabilir, bilmiyorum ama, İstanbul'u köpek gibi seviyorum. Ayrıca buradan Türkiye'nin illerini görmem konusunda gezgin ruhuyla bana ön ayak olan babama da sevgiler gönderiyorum.

Tabi şimdi başlıkla bu giriş ne alaka diye hepiniz merak ediyorsunuz. Ya da etmiyorsunuz da, "olum bu ne mal herif lan, attığı başlığa bak, yazdığı yazıya bak" diyorsunuz. Fakat inanın bana, ben de işin buralara geleceğini düşünmemiştim. Aslında tüm amacım Ankara'da kaldığım 12 yıl içersinde Çankaya Belediyesi 100. Yıl Mahallesi Halk Evi'nde satranç öğrendiğimi söylemekti. Evet orası güzel bir yerdi, sayesinde kitap okurdum, satranç oynardım. Sonra İstanbul'a taşındım. Düzenli olarak satranç oynamaya gittiğim bir yer kalmayınca, satranç mevzusunu bir hayli boşladım.

Ta ki şu günlere kadar...

Sabancı'yı çok sevdiğimden olsa gerek, yaz döneminde gelip okulda ders almaya başladım. (Külliyen yalan, bariz okulda işe girdim, madem okulda kalıcam arada ders çıkarıyım diye başladım yaz okuluna) Okul da şehrin ebesinin amı bir noktasında olduğu için, diğer dönemler gibi bu dönemde de yurtta kalmaya başladım. Şansıma, atandığım odadaki arkadaşlarımla çok iyi anlaştım. Bir de bu iki arkadaş, önceden tanışıyormuş. Satranç oynayan gençler bunlar. İlk gün partisi için bira almaya gittiğimizde, bir de satranç takımı alalım dediler. Demekle kalmayıp aldılar. O satranç takımı beni Ankara günlerime geri götürdü lan adeta.

Her gece satranç oyanayan bir oda olduk çıktık. İlkokul yıllarında 100. Yıl Mahallesi Halk Evi'nden almaya başladığım tada benzer bir tad oluştu damağımda. O tad bu gece doruk yaptı. Hadi açalım biraları diyerek başladığımız satranç gecesi, saatlerimizi aldı. Tabi yıllar boyu ara verdikten sonra başlanan satranç pek iç açıcı olmadı ama, oynadığım 3 oyundan birini almayı yine de başardım.

Demem odurki efendim, özlemişim satranç oynamayı. Beynimde hala karıncalanmalar var şu an. Hamleler ötesini düşünmek, o taşı oraya niye çekti diye için içini kemirmek filan. Çok eğlendim lan. Sonunda beynim yansa da, oda arkadaşlarıma teşekkürü -bir de huzurlarınızda- borç bilirim efendim. Buyrun borcumu ödedim, e artık ben gideyim. Beni özleyin anacım. Hoşçakalın.

1 yorum:

  1. İstanbl iyi güzel de ben insanlara dayanamıyorum. Herşeye rağmen inatla seviyorsan helal olsun. ama Ankara'dan sonra tahammül edilir herhalde hepsine kıhkıh

    bu arada bira ve satranç kafası da ilginçmiş. bi türlü sevemedim şu satrancı yau

    YanıtlaSil

yor beni, yorumla beni