
Rocko's Modern Life'tan bloguna isim apartacak kafadaki elamanın sıçtın mavisine boyadıkları. Aynı mavinin değişik tonları da şuralarda: http://selamon.tumblr.com - http://selamon.deviantart.com
19 Haziran 2010 Cumartesi
Uzun Saçlının Çilesi

15 Haziran 2010 Salı
Sil baştan...
Bulutsuzluk Özlemi - Yetmiyor Yetemiyor (2009 tarihli Zamska albümünden)
3 Şubat 2010 Çarşamba
Ya işte öyle...

4 ay önce Ankaragücü daha Hikmet Karaman yönetimindeyken, Galatasaray da o takımdan 3 yemişken darlanıp son yazıyı girmişim bloga. Bu sayfalarda da görülen ilk maç yazısı olmuş kendisi. Bir daha maç analizi yapar mıyım yapmaz mıyım filan derken, bir de bakmışımki ben toptan blog alemlerini bırakmışım. Ne okumak, ne yazmak.
Ha bırakıp da çok önemli bir şey mi yaptım? Bloglara harcadığım zamanı atom fiziğine filan mı yönelnedirdim? Yok canım, hem "atom fiziği de, profesörlük de yerin dibine batsın". Tabii büyük usta Kadir İnanır'a bunları söyleten motivasyon bambaşka ama, cidden de lanet olsun atom fiziğine. Mis gibi sosyal ve siyasal bilimler varken, pozitif bilimler neymiş, fizik neymiş arkadaşım? Tabii yine de herkesin tuttuğu bilim kendine, biz çok darlamayalım.
Şu 4 aylık süreçte ömrümü en çok yiyen microblogging oldu. Şu sayfalarda evire çevire günlerce anlatabileceğim konuları, twitter'ın 140 karakterlik alanlarında bir anda tükettim. Aylarca okumadığım bloglar yerine, firendfeed'deki yorumları emdim. Görülebileceği üzere sike sürülecek faydası olmayan işlerle, vaktimi heba ettim.
Arada vakit kaybı olarak görmediğim işler de yapmadım değil tabii. Şöyle bir düşünüyorum da, last.fm'de harcadığım saatler kendi içinde bir değer teşkil ediyor. Tanımadığım, bilmediğim, unuttuğum bir çok müzisyenle yeniden kucaklaştım last.fm hesabımda. İyi de oldu. Hımm, ondan başka, çıktım gezdim yine memleket sathında. Doğaya filan karıştım, o da iyiydi. Misal 2010'a girerken üşenmedim, kalktım ebesinin Kabak'ına gittim. 2 günlüğüne git-gel 24 saat yol yapmaktan hiç gocunmadan, mis gibi kafa dinleyip geri geldim. Bu gezileri hala yazıya dökesim var ama okunur mu ondan emin değilim. Yıllardır aklımda olan hayallerdendir, alternatif bir gezi kültürü dergisi yaratmak. Git okuyup, Git'e olan hayranlıkla geçen yıllırımın da sembolüdür bu hayal. Bakarsın bir gün gerçek olur, benim neye üşenip üşenmiyeceğim, belli mi olur?
Ya işte öyle... Bir maç yazısıyla bırakıp bir spor yazısıyla geri döndüğüm blogosferden uzak kaldığım 4 ayın kısa bir muhasebesini yapmak istedim. Bunların çoğu duştayken aklıma geldi. Duşta sıkıntıdan böyle şeyler geliyor aklıma. Yazının da başına oturunca, doğaçlama kabilinden hareketlerle, aklıma ne geldiyse döşendim. Döşenmeye de devam etmek niyetindeyim. Boş boş yazıladığım, saçmaladığım blog günlerim, hoş geldin canım.
31 Ocak 2010 Pazar
16

2 haftadır uykusuz geçen gecelerimin sebebi, muhteşem "Grand Slam" Avustralya Açık Federer'in zaferiyle sona erdi. Tenisin gerçek ustasının aldığı bu muhteşem zaferin bu sayfalara taşınmaması ise beklenmezdi. Yaklaşık 4 aydır uzak kaldığım blogosfere geri dönmemi sağlayan, bana bu enerjiyi veren inanılmaz olay Federer'in kariyerindeki 16. Grand Slam şampiyonluğu oldu.
Selamon's Modern Life bu usta oyuncuyu daha önce iki kere konuk etmişti, ilk olarak Andy Roddick'le oynadığı ve kazandığı 4 saat 38 dakikalık efsanevi Grand Slam finalinin ardından, ikinci olarak da Del Potro'ya kaybettiği Amerika Açık finalinin ardından. Kazandığı ve kaybettiği oyunların ardından ortak olarak belirttiğim şey ise şuydu ki, bu oyuncuyu izlemenin büyüleyici bir zevk verdiği.
Zira Federer'in kort üstünde neler yaptığını anlamak için, sadece kariyer başarılarının listesine göz atmak bile yeterli oluyor. Peter Sampras'ın 14 zaferlik "en çok Grand Slam kazanan" oyuncu ünvanını zaten egale etmişti ve Federer bu rekoru geliştirmeye devam ediyor. Ayrıca yanılmııyorsam baba olduktan sonra bir Grand Slam finali kazanan ilk oyuncu olmayı da başardı kendisi.
Burda maçın teknik analizini yapmamın yersiz olacağına inanıyorum. Zira Federer gibi kusursuz bir oyuncuyu eleştirme başarısı gösterebilecek kadar işin ehli olduğumu düşünmüyorum. Fakat, işin ehli olan ve Eurosport'ta maçların sonunda değerlendirmelerde bulunan Matts Vilander bile, Federer'in bu kusursuz final oyunu için söyleyecek birşey bulamadı. Yine de turnuvayla ilgili teknik yazılara ve analizlere göz atkmak isteyen olursa, kaliteli yayınları kadar web sitesiyle de beni sevindiren Eurosport'a göz atabilirler. Maçlarla ilgili değerlendirmeler, turnuva istatistikleri, turnuvadan haberler v.b doneler orada bulunabilir.
Federir'in yaşadığı 15 Grand Slam şampiyonluğunun ardından, her şeyi başarmış bir sporcu olarak kazanmaya nasıl motive olacağı çok konuşuluyordu. 2010 sezonu öncesi yaptığı açıklamalarda, tıpkı hiç Grand Slam kazanmamış bir oyuncu kadar istekli olduğunu söylemişti. Haliyle buna inanmak biraz güçtü fakat, Federer'in sezonun açılış turnuvasında gösterdiği bu üstün performans, söylediklerinde ne kadar ciddi olduğunu gösterdi. Finale gelene kadar Hewitt, Davydenko, Tsonga gibi çok önemli isimleri mağlup eden inanılmaz oyuncu, finalde de Murray'e set vermeden kupayı kazanma başarısını gösterdi.
Murray her ne kadar finalde set alamasa da, bu yazıda kendisine yer bulmayı hak edecek enfes bir Grand Slam performansı gösterdi. 22 yaşındaki genç oyuncu, turnuva boyunca oynadığı maçlarla sadece sıradan izleyicilerin değil, otoritelerin de büyük beğenisini kazandı. Zira final seromonisinde kendisi için söylenen "bugünün finalde kaybeden ismiydi ama, belki de yarının adamı olacak" cümlesi, kendisini anlatmak için oldukça önemliydi. 1987 doğumlu bu oyuncunun iki Grand Slam oynama başarısını göstermesi, küçümsenmemeli.
Federer – Murray finaliyle birlikte iki haftalık bir tenis resitali ne yazık ki sona erdi. 2010'a bu kadar keyifli başlamamızı sağlayan, 2 hafta boyunca dünyanın en önemli nesnesini tenis topu olarak algılatan turnuva, tüm zamanların en iyisi Federer'in 16. galibiyete ulaşmasıyla bitti. Benim de yine bir spor yazısıyla 4 Ekim 2009'da başlattığım blogosfer hasretim ise sona erdi. Geri dönüş yazımı böyle bir efsaneye adamak, benim için büyük bir şerefti.
Kariyerinin 16. Grand Slam zaferi, 2010 Avustralya Açık Tek Erkekler Şampiyonluğu için,
TEBRİKLER FEDERER!