Rocko's Modern Life'tan bloguna isim apartacak kafadaki elamanın sıçtın mavisine boyadıkları. Aynı mavinin değişik tonları da şuralarda: http://selamon.tumblr.com - http://selamon.deviantart.com
1 Eylül 2009 Salı
Quis custodiet ipsos custodes?
Bir iki başarısız giriş denemesinden sonra, aslında neden uzun zamandır hiçbir şey yazmadığımı da anladım. Yazı yazmaya çalışmak beynimi acıtıyor ve uzun bir süredir sabaha kadar oturup akşama kadar uyumaktan başka hiçbirşey yapmayan zihnim, bu acıyı pek de kaldıramıyor. Fakat, ne olursa olsun, yazmak bir gereksinim hali de olduğundan, insan zihnindekileri yazıya dökmek istiyor. Üstelik buranın yaşamasını, aktif olmasını isteyen şu bünyeme, bloga birşeyler eklemek, her ne kadar beyin yorucu olsa da, büyük haz veriyor.
Peki başlıkla yukarıda yazanlar nasıl bir bağlantı içeriyor? Eğer zorlarsak, elbette felsefik bir bağ yaratmak mümkün, fakat aslına bakarsanız yukarıdakiler sadece benim kişisel serzenişlerimden oluşuyor. Başlığın İngilizce'ye bire bir çevirisi, "Who will guard the guards themselves?". Romalı şair Juvenal'den bir alıntı. Fakat biz, bire bir tercümesinden değil de, İngilizce'ye "Who watches the watchers?" şeklinde geçmiş halinden bahsedicez. Yani; "Gözcüleri kim gözlüyor?".
Eminim çizgi roman kültürüne aşina olanlar gerek bir önceki paragraftan, gerek başlıktan, gerekse yazının başında kullandığım görselden konunun nereye gideceğini kavramıştır. Konumuz, Watchmen! Çizgi romanlar tarihinin belki de en önemli eseri. Times dergisi tarafından hazırlanan yüzyılın en önemli edebiyat eserleri arasındaki tek çizgi roman. Ülkemizde daha çok "V For Vendetta" ile tanınan ancak en az onun kadar ünlü "Swam Thing", "Miracleman" ve "From Hell" gibi eserleri de kaleme almış Alan Moore'un bir üretimi. Alan Moore için kimileri dünyanın en önemli çizgi roman yazarı diyor, karşı çıkılması güç bir iddia. Watchmen'in çizimlerini ise, Dave Gibbons tarafından gerçekleştirilmiş. 1973 yılında başlamış bir çizgi roman kariyeri, bir çok önemli işte yer almış çizimleri ve yazdığı hikayeleriyle komple bir çizgi roman insanı Dave Gibbons.
Alan Moore bu çizgi romanda soğuk savaş dönemi için alternatif bir senaryo yazıyor ve paranoyanın tavan yaptığı bu süreçte maskeli kahramanların yerini inceliyor. İnanılmaz derinlikli yazılmış karakterler, muhteşem bir atmosfer ve güçlü bir finalle sonlanan kusursuz anlatım. Alan Moore'un Watchmen'de bizlere sunduklarından sadece bir kaçı. Çizer Dave Gibbons ise, Moore'un yarattığı bu inanılmaz hikayeyi muhteşem şekilde resmediyor. Yaratılmış alternatif gerçekliği, muhteşem çizemleriyle adeta zihnimizin içine yerleştiriyor. Bir çizerin dahi hayal gücünü zorlayacak Alan Moore'un o fantastik dehasını, muhteşem şekilde resimliyor ve kusursuz bir çizgi roman okumamızı sağlıyor.
Bu efsane çizgi roman üzerine, daha ne söyleyebilirim, inanın aklıma gelmiyor. Zira Alan Moore'un yarattığı ve Dave Gibbons'ın resimlediği bu eseri eleştirmek, benim gibi amatör sayılabilecek bir çizgi roman tutkununun, amatör sayılabilecek bir edebiyat tutkununun yeteneklerini aşıyor. Zihnimdeki görüşler ise, yukarıdaki paragraflar da yer alıyor. Fakat, her ne kadar yine amatör bir sinefil sayılsam da, Watchmen'in sinema uyarlamasına ağız dolusu küfürler edebilmek için, inanın sadece çizgi romanı okumuş olmak yetiyor.
Watchmen'i beyaz perdeye uyarlayan yönetmen Zack Snyder. Kendisini belki de yarattığı atmosferden ötürü tebrik etmekte fayda var gibi görülebilir. Ancak, başlarda yakaladığı muhteşem havanın, film ilerledikçe içine sıçıyor. Bunda filmin uzun olmasının etken olduğu düşünülebilirse de, şahsi kanaatimce bu bir sebep dahi arz etmiyor. Çizgi romanın grafiklerinin içerdiğinden çok daha öte kullandığı şiddet ve seks, yönetmenin tercihi gibi görülebilir ancak film ilerledikçe damakta ucuz bir gişe hamlesi tadı bırakıyor.
Yönetmenin filmin içerdiği rezalet oyunculuğa nasıl olup da müdahale etmediği, akıllarda çok önemli bir soru işareti bırakıyor. Filmin belkide en önemli karakterlerinden biri olan Miss Jupiter'i oynayan Malin Akerman'ın yeteneksizliği, filmi izleyen insanları kanser edebilecek düzeyde. Kendisi sadece sevişme sahnelerinde başarılı bir performans sergiliyor ve bu özelliğiyle de oyunculuk motivasyonunu nasıl sağladığını bana çok merak ettiriyor. Ozymandias ve Dr. Manhattan gibi iki kilit karakteri canladıran isimler Matthew Goode ve Billy Crudup vasatı aşamıyor. The Comedian'ı canlandıran Jeffrey Morgan film genelinde iyi sayılabilecek bir oyunculuk sergilemesine karşın Moloch'la dialoglarının geçtiği o kilit sahnedeki inanılmaz sıçışıyla, izleyenleri sinir küpü ediyor. Nite Owl II karakterini canladıran Patrick Wilson başarılı filmdeki başarılı diyebileceğimiz ender oyunculuklardan biriyle izleyici karşısına geliyor. Filmin en başarılısı ödülü ise, hiç şüphesiz Rorschach karakterini canlandıran Jackie Halley'e gidiyor. Filmin yarısında yüzünde maske vardı lan diyenler haklı olabilir tabii ama, gerek maskeyle gerekse maskesiz sergilediği performanslar, bu vasat ekibin arasından kolayca sıyrılmasını sağlıyor.
Filmin belki de en güzel yanı, çizgi romandaki fantastik görsellerin perdeye güzel bir şekilde aktarılmış olması. Karakter kostümleri, Night Owl'un hava gemisi Archie, Mars'taki sahneler ve Dr. Manhattan beyaz perdede gerçekten hoş duruyor. Ancak bunu gerekli prodüksiyon bütçesine sahip her ekibin gerçekleştirebileceği düşünüldüğünde, pek de öyle ahım şahım birşey olmadığı ortaya çıkıyor. Yine de, Rorschach'ın maskesini her kim modellediyse, büyük bir alkışı hak ediyor.
Watchmen uzun bir eser. 32 sayfalık 12 sayıdan oluşuyor. Bu da eserin beyaz perdeye yansıtılma sürecini zora sokuyor. Bana kalırsa Watchmen de tıpkı LOTR'da olduğu gibi 3 film halinde beyaz perdeye aktarılmayı hak ediyor. Zira, koskoca eseri tutup da tek filme sığdırmaya çalışınca, elimizde böyle boktan bir iş kalıyor. Yönetmen ve yazar ekibi, ilk maskeli kahramanların, onların ilk ekiplerinin nasıl toplanıp dağıldığını anlatmak için hoş bir yöntem seçmiş. Her ne kadar çizgi romanı okumamış kimseler için o sahneler anlamsız olsa da, çizgi romanı okuyanlar için haz verici oluyor. Bizler madem hikayenin bu kısmı bu kadar özet geçildi, o zaman asıl hikayeye mhteşem yönelirler derken, hayal kırıklığının en büyüğü bu noktada geliyor.
Edebiyat eserlerinin beyaz perdeye aktarılırken kesintilere uğraması, bir parça değişmesi kabul edilebilir. Peter Jackson'ın Tom Bombadili perdeye aktarmaması bile bir şekilde sineye çekilmişti. Ancak Watchmen'deki senaryo değişiklikleri, insana kafayı yedirtiyor. Hikaye inanılmaz derinlik katan olaylar, hikayenin finali şekillendirien sekanslar Watchmen'in sinema uyarlamasında yer almıyor. Zaten bu yer almayış, filmin, hikayenin finalinden çok farklı, über dandik bir sonla bitmesine sebep oluyor. Bütün bunlara da eseri tek bir filme sığdırma çabası neden oluyor.
Sonuçta, elimizde iki ürün kalıyor. Biri çizgi roman tarihini köklerinden sarsan ve dünyanın en önemli yapıtları arasında yerini alan Watchmen, bir diğeri ise bu muhteşem eserin tüm heybetini ve görkemini ayaklar altına alan bir Zack Synyder filmi. İnsan gördükçe üzülüyor, üzüldükçe gözün kör olsun para diyor. Gişe beklentileri ve eserin tek filme sığdırılma çabası, bu kusursuz çizgi romanın, düdük gibi bir film uyarlamasına sahip olmasına neden oluyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
ben oyunculukları yorumlamaya değer bulmadım bile ! hahahah
YanıtlaSilwallahi oğlum ne diyeceğimi bilemedim. Filmi izlemedim. Bi de bizim zamanımızda Red kik-Texs willer- Teksas-Tommiks-Kinowa gibi çizgi romalar vardı ki biz onlarla büyüdük. Böyle fantastik kurgular yoktu Hala sahaflarda RED KİT'in eski sayılarını bulmaya çalışırım. Ellerinde olan varsa bana göndermesini ricaa ederim.Sevgimle kal baban..
YanıtlaSil@Aydi: Düşün öyle bir film. Bi de Watchmen'i çekiyorsun. İki efekt eksin olsun, adam gibi oyuncun olsun be Zack Synyder.
YanıtlaSil@Baba: Ayarlayabilirsem gelirken bir iki sayı getiririm. Red Kit olsun, Asteriks olsun, o dönemin çizgi romanları da çok güzeldi. Asteriks hala satılıyordu, Red Kit de vardır eminim.
asteriks istemem Red Kit olması gerekli
YanıtlaSilsevgimle kal ..
ilk cümleyi okuduktan sonra aklıma bu ay kitaplık dergisinde çıkan bir karikatür geldi; devamını okuyamadım.
YanıtlaSilAma belki yardımı dokunur diye bu şarkıyı dinlemeni istiyorum; Under Heavy Manners!
E ama hangisi? Bir tane değilki o dediğin.
YanıtlaSil